Otis Johnson, hayatının 44 yılını hapiste geçirdikten sonra Times Meydanı'nı ilk kez gördüğünde şaşkınlığını gizleyemedi. Göz kamaştırıcı görüntüler karşısında, uzun hapis hayatı boyunca ne kadar çok şey kaçırdığını fark etti.
Teknoloji dünyasındaki büyük değişimlerden habersiz olan Johnson, özellikle boyunlarında kulaklık kabloları olan akıllı telefon kullanıcılarını görünce, onların gizli CIA ajanları olup olmadığını merak etti. Yaşadığı bu şaşkınlık aslında çok doğal, çünkü Johnson 1970 yılında hapse girmiş ve dijital devrimi tamamen kaçırmıştı. Muhtemelen Steve Jobs, Elon Musk ve Jeff Bezos gibi isimleri de hiç duymamıştı.
Johnson, Mayıs 1970'te New York'ta bir polis memurunu öldürmeye teşebbüs suçundan 25 yaşındayken hapse girdi ve 69 yaşında tahliye oldu. Eski bir dövüş sanatları öğretmeni olan Johnson, bu suçu hiçbir zaman kabul etmedi ve masum olduğunu savundu. Dazed adlı yayın organına verdiği bir röportajda, "Bir insan neden bir polis memuruna ateş edip sonra aynı kıyafetlerle köşede durup insanlarla konuşur ki?" diye sordu.
Otis Johnson, 2014 yılında tahliye olduğunda kendisine bir kimlik, suç dosyası, iki otobüs bileti ve 40 dolar verildiğini söyledi. Tahliyesinden bir yıl sonra Al Jazeera'ye verdiği röportajda, "Hapishane beni çok etkiledi. Her şey değiştiği için yeniden hayata adapte olmak başta zordu" dedi.
Teknolojiyle iç içe turistlerle dolu meydandaki manzaraları ilk kez gören Johnson, reklamlar için "Bunlar pencerelerde mi?! Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim! Gerçekten pencerelerde mi?" dedi. Eskiden pencerelerde sadece yürüyen insanlar gördüğünü söyleyen Johnson, video olmadığını söyledi bir yandan gülümseyerek.
Caddeden geçen insanlarla ilgili gözlemlerini ise şöyle paylaştı: "Etraftaki atmosfere, yeni şeylere bakıyordum ve insanların çoğunun kendi kendine konuştuğunu gördüm. Sonra yakından baktım ve kulaklarında bir şeyler vardı. Telefon gibi şeyler... iPhone mu diyorlar, öyle bir şey. Herkes CIA ajanı mı oldu diye düşündüm. Çünkü kulaklarında kablolarla dolaşan biri hakkında düşünebildiğim tek şey buydu. Ben dışarıdayken 60'larda ve 70'lerde böyle şeyler vardı."
Johnson ayrıca insanların nereye gittiğine bakmadan telefonuyla konuşarak yürüyebilmesine de şaşırdığını belirtti.
Otis Johnson, Times Meydanı'ndaki sokak sanatçıları için "Burada uzun süre durup bu çılgın şeyleri izliyorum" diyerek hayranlığını dile getirdi.
Hapisteyken değişen sadece teknoloji değildi; ankesörlü telefonla arama ücretleri yüzde 75 artmıştı. Johnson bu durumu gülümseyerek "İlk çıktığımda bir arama yapacaktım ve 1 dolarlık ücreti görünce şaşırdım. Ben içerideyken 25 sentti" şeklinde anlattı.
Süpermarket raflarındaki çeşitlilik de Johnson için büyük bir sürpriz oldu. "Artık farklı şeyler yiyorum çünkü insanların sahip olduğu tüm bu çılgın şeylere bakıyorum. Komik yemekler, farklı renklerde içecekler. Yiyebileceğiniz çok fazla şey var, bu yüzden istediğiniz yiyeceği seçmek zor bir seçim. Örneğin fıstık ezmesi, içinde jöle gibi bir şey vardı. Daha önce hiç böyle bir şey görmedim, kesinlikle hapishanede görülebilecek türden bir şey değildi. Fıstık ezmesi ve jöle aynı yerde, bir kavanozda öyle mi? Bu çok garipti" dedi. Gençlik döneminde hatırladığı Skippy's fıstık ezmesini hala raflarda görmesi, onu epey mutlu etti.
Bazı sevdiği atıştırmalıkların artık olmaması üzücü olsa da, Johnson özgürlüğüne kavuştuğu için çok heyecanlıydı. "Toplum içinde olmak iyi, çok iyi bir duygu. Hapishanedeyken sadece belirli zamanlarda dışarı çıkabiliyorsunuz. Bu yüzden güneşte olmayı ve insanları gözlemlemeyi seviyorum. Bu güzel bir şey, özgür olmak güzel" dedi.
Teknoloji dünyasındaki büyük değişimlerden habersiz olan Johnson, özellikle boyunlarında kulaklık kabloları olan akıllı telefon kullanıcılarını görünce, onların gizli CIA ajanları olup olmadığını merak etti. Yaşadığı bu şaşkınlık aslında çok doğal, çünkü Johnson 1970 yılında hapse girmiş ve dijital devrimi tamamen kaçırmıştı. Muhtemelen Steve Jobs, Elon Musk ve Jeff Bezos gibi isimleri de hiç duymamıştı.
Johnson, Mayıs 1970'te New York'ta bir polis memurunu öldürmeye teşebbüs suçundan 25 yaşındayken hapse girdi ve 69 yaşında tahliye oldu. Eski bir dövüş sanatları öğretmeni olan Johnson, bu suçu hiçbir zaman kabul etmedi ve masum olduğunu savundu. Dazed adlı yayın organına verdiği bir röportajda, "Bir insan neden bir polis memuruna ateş edip sonra aynı kıyafetlerle köşede durup insanlarla konuşur ki?" diye sordu.
Otis Johnson, 2014 yılında tahliye olduğunda kendisine bir kimlik, suç dosyası, iki otobüs bileti ve 40 dolar verildiğini söyledi. Tahliyesinden bir yıl sonra Al Jazeera'ye verdiği röportajda, "Hapishane beni çok etkiledi. Her şey değiştiği için yeniden hayata adapte olmak başta zordu" dedi.
Teknolojiyle iç içe turistlerle dolu meydandaki manzaraları ilk kez gören Johnson, reklamlar için "Bunlar pencerelerde mi?! Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim! Gerçekten pencerelerde mi?" dedi. Eskiden pencerelerde sadece yürüyen insanlar gördüğünü söyleyen Johnson, video olmadığını söyledi bir yandan gülümseyerek.
Caddeden geçen insanlarla ilgili gözlemlerini ise şöyle paylaştı: "Etraftaki atmosfere, yeni şeylere bakıyordum ve insanların çoğunun kendi kendine konuştuğunu gördüm. Sonra yakından baktım ve kulaklarında bir şeyler vardı. Telefon gibi şeyler... iPhone mu diyorlar, öyle bir şey. Herkes CIA ajanı mı oldu diye düşündüm. Çünkü kulaklarında kablolarla dolaşan biri hakkında düşünebildiğim tek şey buydu. Ben dışarıdayken 60'larda ve 70'lerde böyle şeyler vardı."
Johnson ayrıca insanların nereye gittiğine bakmadan telefonuyla konuşarak yürüyebilmesine de şaşırdığını belirtti.
Otis Johnson, Times Meydanı'ndaki sokak sanatçıları için "Burada uzun süre durup bu çılgın şeyleri izliyorum" diyerek hayranlığını dile getirdi.
Hapisteyken değişen sadece teknoloji değildi; ankesörlü telefonla arama ücretleri yüzde 75 artmıştı. Johnson bu durumu gülümseyerek "İlk çıktığımda bir arama yapacaktım ve 1 dolarlık ücreti görünce şaşırdım. Ben içerideyken 25 sentti" şeklinde anlattı.
Süpermarket raflarındaki çeşitlilik de Johnson için büyük bir sürpriz oldu. "Artık farklı şeyler yiyorum çünkü insanların sahip olduğu tüm bu çılgın şeylere bakıyorum. Komik yemekler, farklı renklerde içecekler. Yiyebileceğiniz çok fazla şey var, bu yüzden istediğiniz yiyeceği seçmek zor bir seçim. Örneğin fıstık ezmesi, içinde jöle gibi bir şey vardı. Daha önce hiç böyle bir şey görmedim, kesinlikle hapishanede görülebilecek türden bir şey değildi. Fıstık ezmesi ve jöle aynı yerde, bir kavanozda öyle mi? Bu çok garipti" dedi. Gençlik döneminde hatırladığı Skippy's fıstık ezmesini hala raflarda görmesi, onu epey mutlu etti.
Bazı sevdiği atıştırmalıkların artık olmaması üzücü olsa da, Johnson özgürlüğüne kavuştuğu için çok heyecanlıydı. "Toplum içinde olmak iyi, çok iyi bir duygu. Hapishanedeyken sadece belirli zamanlarda dışarı çıkabiliyorsunuz. Bu yüzden güneşte olmayı ve insanları gözlemlemeyi seviyorum. Bu güzel bir şey, özgür olmak güzel" dedi.