
İstanbul'un Anadolu Yakası'nda bulunan Büyükada'da, Avrupa'nın en büyük ahşap binası olarak bilinen Rum Yetimhanesi bulunmaktadır.
Yaklaşık 110 yıl önce Fransız bir şirket tarafından tamamen ahşap malzemeler kullanılarak otel olarak inşa edilen bu yapı, devrin yöneticilerinin otelin ahlakı bozacağı endişesiyle Osmanlı Padişahı İkinci Abdülhamid tarafından otel olarak kullanılmasına izin verilmeyerek, Patrikhane'ye bağışlanarak yetimhane olarak kullanılmıştır.
Bina yıllar içerisinde birçok amaç için kullanılmış, fakat uzun süredir boş durmaktadır. Çıkan bir yangında bazı çocukların yanarak öldüğü söylentisi, çocuk ağlama ve çığlık seslerinin duyulduğu efsanesi bu heybetli yapıyla birlikte anlatılmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Kuleli Askeri Mektebi bu binaya yerleştirilmiş, yetimhane ise Heybeliada'ya taşınmıştır. Daha sonra işgal kuvvetleri tarafından adaya yollanan Rum göçmenleri barındıran bina, bir dönem Rusya'daki Bolşevik Devrimi'nden kaçan Rus mültecilere ev sahipliği yapmıştır. Ancak, soğuktan korunmak için Rus mülteciler binanın ahşap kaplamalarını sökerek yakmışlar ve binaya zarar vermişlerdir.
1960'lı yıllarda Kıbrıs'ta yaşanan gerginlik nedeniyle Patrikhane'nin elindeki binaya el konulmuş ve tamamen kapatılmıştır. Olağanüstü manzarasıyla dikkat çeken bina, Rum Patrikhanesi'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açtığı davanın ardından tapusu Kasım 2010'da yeniden Patrikhane'ye verilmiştir. Ancak, binadan hala çocuk sesleri geldiği ve kuyuya düşüp ölüme terk edilen çocuğun yardım isteyen sesinin binada yankılandığı söylentisi günümüze kadar ulaşmıştır. Adada yaşayan ya da burayı ziyaret eden birçok kişi, gerçekten çocuk sesleri duyduklarını iddia etmektedir.