Forumtagram Genel Forum Sitesine Hoş geldiniz!

Foruma Üye Olmadan, Konu açamaz, Yorum yapamaz ve Üyelerimizle Etkileşimde Bulunamazsınız. :)

Üye Ol!

Herkes kendi yüreği kadar anlar, yürek yazar, dil susar….

Katılım
18 gün
Mesajlar
385
Tepkime puanı
271
Konum
Yıldızlardan
İnsan en çok kendini anlattığı zaman yorulur. Güneşe çıplak gözle bakmak gibidir; içinden geçenleri anlatmak. Oysa ki susmak tüm zayıflıkları örten kalın bir örtüdür. Kendini görmemek için sert duvarlara ihtiyaç yoktur. İnce bir düşüncenin zarif kuyularına narince inip kaybolabilir insan...

Aksine yürümeyi severim. Kış mevsimi kadar dokunaksız sevebilirim. Tabiat kadar sade ve soğuk olabilirim. Nasıl olsa yazlar gelecektir. Ya da her yaz bir kışa doğru kaçınılmaz sonu getirecektir.
 
Hissettiklerimi yazıyorsam hissetmenin ateşini azaltmak için başka çare olmadığından.

İtiraflarım önemli değil çünkü hiçbir şey önemli değil. Hissettiklerimle manzaralar çiziyorum ben…
 
Bilindik olan her zaman güvenlidir. Cehennem bile olsa hangi ateşin içinde olduğunu bilir insan ve buna göre bir dayanma biçimi geliştirir. Tanıdık ve bilindik olan her şey her zaman geniş bir konfor sağlar…
 
Hiçbir şeyin garantisi yok.Güzel olan bu değil mi zaten?Sonunda zafer mi var, hüzün mü, pişmanlık mı var mücadele mi? Belli değil...

Ama şu bellidir ki bilinmeyene cesaret etmek her zaman kazançtır. Kaybettiklerin de kazanca dönüşür bu yolda pişmanlıkların da...
 
Tutkularım kötülüğü, ölümü yenmeye yetmişti, karanlık günler gerideydi. Her sabah neşeyle uyanıyor, tan ağarmadan kalkıyor, yeni günü karşılamak için sabırsızlanıyorum…
 
Benim kadar hayal kurmaya alışkın çok az insan var; dolayısıyla pek az insan böylesi hayallerin sırf estetik açıdan mümkün olduğunu görüp, gülüp geçecek kadar akıllıdır.

En küçük durum bile zihnimde binbir çeşit kurgu dönmesine sebep oluyor. Kağıda dökmek istemiyor değilim aslında fakat o beceriye ve sabra sahip değilim…
 
Bezginliklerle, sahte özverilerle dokunmuş bir akşam hüznü, en ufak bir duygulanmada hemen kendini gösteren bir can sıkıntısı, tutulmuş bir hıçkırığa ya da ansızın ortaya çıkan bir gerçeğe benzeyen bir acı…
 
Öyle anlar oluyor ki sıradan yaşamın her ayrıntısı, yalnızca varlığıyla bile ilgimi çekiyor, her şeyi açık seçik okuyabilme derdine düşüyorum.

Sanki nefes alıp vermek bile inanılmaz keyifli bir eyleme dönüşüyor, içten bir huzur ve sebepsiz mutluluk hissediyorum öyle anlarda…
 
Bu bağlantı ziyaretçiler için gizlenmiştir. Görmek için lütfen giriş yapın veya üye olun.


Ne zaman kurabiye yapsam, mırıldanırım bu dizeleri .. :-)

Dokunsalar dağılırdı iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz
Kıtırdı ve çıtırdı
Nedense iki kuşun ismine benzerdi kalbimiz
Biz böyleydik işte, lezzetimiz de böyle... böyle... böyle...
 
Bazen hiçbir neden olmaksızın susup öylece uzaklara dalıp dalıp gidiyorum. Her düşüncem bir öncekinden farklı sanki yarışır gibiler..

O sessizliğin içinde ruhum sonra bir dinginliğe ulaşıp tüm günün karmaşasından uzaklaşmış oluyor.
 
Diyorum ki;

Resimleri özenle seçenleri, mesajları dikkatle yazanları, en ince ayrıntıya dikkat edenleri, ses vurgusuyla veyâ bir bakışla başkalarını anlayabilenleri, her şey üzer..
 
Ah be zaman …

Önce bir dost gibi giriyor insanın hayatına ; öğretiyor, olgunlaştırıyor ve adım adım büyütüyor.
Sonraları da tıpkı bir düşman gibi; unutturuyor, güçsüzleştiriyor ve öldürüyor...
 
Bazı insanlara kazanmak yetmiyor, başkalarının kaybettiğini de görmek istiyorlar…

Kötüye giden dünya değil, bazı insanlar…
 


tumblr_o13s5fLkYe1twrbr9o1_500.gif

Haykırmak istiyorsan bunu illa birilerinin duyacağı bir yerde değil,
aynı zaman’da hiç kimsenin duyamayacağı ve yalnızca kendi sesinde boğulacağın bir yerde de yapman senin faydanadır…
 
Bazen görüyoruz ama yinede susuyoruz işte…

Egosu boyunu aşanlara diyorum ki; iki kulak dört ayakla eşekte ata benzer amaaaaa ağzını açınca anırır.

Öyle değil mi?
 
Tüm çabaları emen sonların gücüne bir kaç sitem mırıldanır insan.

Aslında yok sayıldığından değil der, hafızalar zayıf, kalpler kırılmaya meyilli.

Aslında en güçlü şeyler en zayıf görünüme sahip değil mi?
 
İnsan beklenti içine giriyor, bekliyor bir şeyleri ama neyi beklediğini bilmiyor. Öylece, bir şeyler gelsin istiyor.

Hiç müdahale olmadan bir şeylerin olmasını bekliyor. Bırakalım, diyor, her şey yerli yerine düşsün.

Dokunmayalım…
 
İnsan bazen kalabalığın içinde tek başına büyür.

Yaralanır, yaralarını tek başına sarar.
Yeşil ışıkta geçmeyi, kırmızı ışıkta durmayı hayatına akseder.

Sonra bir daha kimseye kolay kolay güvenemez…
 
Birisi bana şunu sordu zayıf noktan nedir?

Ben hassasım, en ufak şeyler canımı acıtıyor.Gücün ne diye de sorarsanız?

Küçük şeylerde beni çok mutlu ediyor.
 
Geri
Üst Alt