Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Herkes kendi yüreği kadar anlar, yürek yazar, dil susar….
İnsan en çok kendini anlattığı zaman yorulur. Güneşe çıplak gözle bakmak gibidir; içinden geçenleri anlatmak. Oysa ki susmak tüm zayıflıkları örten kalın bir örtüdür. Kendini görmemek için sert duvarlara ihtiyaç yoktur. İnce bir düşüncenin zarif kuyularına narince inip kaybolabilir insan...
Aksine yürümeyi severim. Kış mevsimi kadar dokunaksız sevebilirim. Tabiat kadar sade ve soğuk olabilirim. Nasıl olsa yazlar gelecektir. Ya da her yaz bir kışa doğru kaçınılmaz sonu getirecektir.
Bilindik olan her zaman güvenlidir. Cehennem bile olsa hangi ateşin içinde olduğunu bilir insan ve buna göre bir dayanma biçimi geliştirir. Tanıdık ve bilindik olan her şey her zaman geniş bir konfor sağlar…
Tutkularım kötülüğü, ölümü yenmeye yetmişti, karanlık günler gerideydi. Her sabah neşeyle uyanıyor, tan ağarmadan kalkıyor, yeni günü karşılamak için sabırsızlanıyorum…
Benim kadar hayal kurmaya alışkın çok az insan var; dolayısıyla pek az insan böylesi hayallerin sırf estetik açıdan mümkün olduğunu görüp, gülüp geçecek kadar akıllıdır.
En küçük durum bile zihnimde binbir çeşit kurgu dönmesine sebep oluyor. Kağıda dökmek istemiyor değilim aslında fakat o beceriye ve sabra sahip değilim…
Bezginliklerle, sahte özverilerle dokunmuş bir akşam hüznü, en ufak bir duygulanmada hemen kendini gösteren bir can sıkıntısı, tutulmuş bir hıçkırığa ya da ansızın ortaya çıkan bir gerçeğe benzeyen bir acı…
Bu bağlantı ziyaretçiler için gizlenmiştir. Görmek için lütfen giriş yapın veya üye olun.
Ne zaman kurabiye yapsam, mırıldanırım bu dizeleri ..
Dokunsalar dağılırdı iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz
Kıtırdı ve çıtırdı
Nedense iki kuşun ismine benzerdi kalbimiz
Biz böyleydik işte, lezzetimiz de böyle... böyle... böyle...
Resimleri özenle seçenleri, mesajları dikkatle yazanları, en ince ayrıntıya dikkat edenleri, ses vurgusuyla veyâ bir bakışla başkalarını anlayabilenleri, her şey üzer..
Önce bir dost gibi giriyor insanın hayatına ; öğretiyor, olgunlaştırıyor ve adım adım büyütüyor.
Sonraları da tıpkı bir düşman gibi; unutturuyor, güçsüzleştiriyor ve öldürüyor...
Haykırmak istiyorsan bunu illa birilerinin duyacağı bir yerde değil,
aynı zaman’da hiç kimsenin duyamayacağı ve yalnızca kendi sesinde boğulacağın bir yerde de yapman senin faydanadır…